KİRA TESPİT DAVASI
Kira tespit davası, uzun süreli kira sözleşmelerinde, özellikle ekonomik koşulların değişmesiyle birlikte kira bedelinin piyasa koşullarına veya sözleşmede belirtilen artış oranlarına uygun olup olmadığının yargı yoluyla tespit edilmesi amacıyla açılan bir hukuki süreçtir. Bu davalar, hem kiracı hem de kiralayan tarafından, tarafların anlaşmazlık yaşaması halinde açılabilir. Mahkeme, taşınmazın özelliklerini, piyasa koşullarını, sözleşmedeki şartları ve tarafların sunduğu delilleri değerlendirerek kira bedelini yeniden belirler. Böylece, kira ilişkisi içindeki adaletin sağlanması ve tarafların haklarının korunması amaçlanır.
Kira tespit davasının temel gayesi, kira sözleşmesinde belirtilen kira bedelinin, o dönemdeki piyasa koşullarına ve taşınmazın özelliklerine uygun olup olmadığının yargı yoluyla tespit edilmesidir. Başka bir deyişle, kira bedelinin adil ve hakkaniyete uygun olup olmadığına karar verilmesi hedeflenir. Konuya ilişkin temel hüküm Türk Borçlar Kanununun 344. maddesinde düzenlenmiş olup
"Beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilir."
şeklindeki kanun hükmüyle birlikte kira bedeli beş yıldan uzun süreli kira sözleşmelerinde kiralanın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde bulundurularak Mahkeme tarafından belirlenmesi mümkün kılınmıştır. Dolayısıyla TBK m. 344 uyarınca; TÜFE'deki artış, kiralananın durumu, taşınmazın çevresindeki emsal kira bedelleri de göz önünde bulundurulmasıyla birlikte kira bedelinin artırılması mümkündür.
Kira tespit davasının açılmasının en temel gerekçesi, kira sözleşmesinde belirtilen kira bedelinin, o dönemdeki ekonomik koşullar, piyasa değerleri ve taşınmazın özelliklerine uygun olup olmadığı konusunda taraflar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklardır. En sık karşılaşılan gerekçeler arasında; ekonomik koşullardaki ani değişimler (enflasyon, döviz kuru gibi), emlak piyasasındaki hareketlilik ve taşınmazın değerindeki artış, kira sözleşmesinde kira artışına ilişkin belirsiz veya eksik düzenlemeler, kiralayanın kanun veya sözleşmeye aykırı olarak kira bedelini artırması gibi durumlar sayılabilir. Örneğin, 5 yıl önce yapılan bir kira sözleşmesinde belirlenen kira bedeli, günümüzdeki yüksek enflasyon oranları nedeniyle piyasa değerinin çok altında kalmış olabilir. Bu durumda, kiraya veren kira bedelinin artırılması adına kira tespit davası açabilir. Kısacası, kira tespit davaları, kira ilişkilerinde yaşanan adaletsizlikleri gidermek ve hem kiracı hem de kiralayan tarafından açılabilen tarafların haklarını korumak amacıyla başvurulan bir yasal yoldur.
Kira tespit davası açabilmek için belirli şartların oluşması gerekmektedir. Genellikle 5 yılı aşan kira sözleşmeleri için açılabilen bu davada, kira bedelinin piyasa koşullarına uygunluğu sorgulanır. Dava açabilmek için; taraflar arasında konut veya işyeri kiralamasına dair geçerli bir sözleşmenin bulunması, kira bedelinin ekonomik nedenlerle emsal kiralara göre düşük kalması ve davacının hukuki yararının bulunması gibi şartlar aranır. Yani, kira sözleşmesi devam ederken, kira bedeli piyasa koşullarında yaşanan değişiklikler nedeniyle güncellenmek istendiğinde veya sözleşmede kira artışı oranı belirtilmemişse, taraflar bu dava yoluna başvurabilir. Ancak, her durumda dava açılabilmesi için mutlaka bir hukukçudan detaylı bilgi alınması önemlidir.
Taşınmazın Özellikleri: Konumu, büyüklüğü, durumu gibi özellikler.
Piyasa Koşulları: Benzer özelliklere sahip taşınmazların kira bedelleri, enflasyon oranı, döviz kuru gibi ekonomik göstergeler.
Sözleşmedeki Şartlar: Kira artışına ilişkin sözleşmedeki düzenlemeler.
Tarafların İddiaları ve Delilleri: Tarafların sunduğu belgeler, tanık ifadeleri gibi deliller.
Sonuç olarak; Kira tespit davaları, kira ilişkilerinde ortaya çıkan belirsizlikleri gidermek ve tarafların haklarını korumak açısından büyük önem taşımaktadır. Bu davalarda, hukuki süreçlerin doğru bir şekilde takip edilmesi ve uzman bir avukattan destek alınması, tarafların lehine sonuçlanma olasılığını artıracaktır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 15.04.2014 tarihli ve 2013/14522 E., 2014/5002 K. sayılı kararı
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı kira bedelinin tespiti davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kira parasının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili 02.08.2012 tarihinde açtığı dava ile, davalının 2003 yılından beri taşınmazda kiracı olup, müvekkilinin kiralananı 31.01.2012 tarihinde satın aldığını, sözleşmenin eski malik tarafından en son 01.06.2011 tarihinde bir yıl süre ile yenilendiğini davalının halen aylık net 5.400 TL üzerinden kira ödediğini belirterek kira parasının 01.06.2012 tarihinde başlayan dönem için aylık net 11.000 TL olarak tespitini istemiştir. Davalı davanın davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece kira parasının aylık net 7.200 TL olarak tespitine karar verilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı vekilinin vekalet ücretine ve kira parasının brüt olarak tespiti gerektiğine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava; kira tespiti talebine ilişkindir. Davada aylık net 5.400 TL olarak ödenmekte olan kira parasının 11.000 TL’ye yükseltilmesi istenilmiş, mahkemece aylık kira parasının net 7.200 TL olarak tespitine karar verilmiştir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9. maddesine göre kira tespiti davalarında tespit olunan kira bedeli farkının bir yıllık tutarı üzerinden tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı, vekalet ücreti olarak hükmolunur. Ayrıca; davada 01.01.2011 gününde başlayan dönemin kira bedelinin tespiti istenilmiş olup, bir önceki dönem ödenmekte olan yıllık kira parası esas alınarak kabul ve ret oranının belirlenip, buna göre vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekirken, kabul ve ret oranları hatalı olarak belirlenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan dava işyeri kirasının tespitine ilişkin olup mahkemece kiranın net olarak tespitine karar verilmiştir. Vergi yasaları uyarınca kiralayanın vergi mükellefi olması halinde vergi kira parasının tespitinde unsur değildir. Mahkemece kiranın brüt olarak tespiti gerekirken yazılı şekilde net kira tutarı üzerinden hüküm kurulması da doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
Yukarıda 2 nolu bentte yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 15.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 13.11.2014 tarihli ve 2014/11253 E., 2014/12440 K. sayılı kararı
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı kira bedelinin tespiti davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava kira parasının tespiti istemine ilişkindir mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkillerine ait taşınmazda 01/06/2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesine göre kiracı olduğunu, 01/06/2013 tarihinde başlayan bir yıllık kira dönemi için net 113.529,16 TL brüt 141.911,45 TL kira bedeli ödediğini, bu kira bedelinin emsallerin çok altında kaldığını belirterek 01/06/2013-01/06/2014 dönemi için yıllık kira bedelinin brüt 175.625,00 TL olarak tespitine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında bilirkişi raporundan sonra sunduğu 23/12/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile 01/06/2013 tarihinde başlayan bir yıllık yeni dönem kira bedelinin brüt 185.000 TL olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ise kira bedelinde artışların düzenli olarak yapıldığını, talep edilen artışın fahiş ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, 01/06/2013 tarihinden itibaren yıllık kira parasının brüt 181.440,00 TL olarak tespitine karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kira parasının tespiti davaları hukuksal niteliği itibariyle tespit davası olup ıslahı mümkün değildir. Mahkemece ıslahla talep edilen miktar dikkate alınmaksızın hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de kira parasının tespitine ilişkin davada davacı lehine vekalet ücreti hesaplanırken ödenen kira parası ile mahkemece tespit olunan kira parası arasındaki yıllık fark üzerinden (Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 9.maddesi gereğince) vekalet ücreti hesaplanması gerekir. Mahkemece hükmolunan 181.440,00 TL üzerinden davacı yararına hesaplanan 16.086,40 TL vekalet ücretine hükmedilmiş olması da doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 13.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 21.05.2012 tarihli ve 2012/6823 E., 2012/12726 K. sayılı kararı
Dava dilekçesinde kira parasının 15.03.2010 gününden başlayarak yıllık 2000 TL olarak tesbiti istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
KARAR
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Dava dilekçesinde; davacının ihale ile davalı Belediye'ye ait yeri kahvehane olarak yıllık 7.500 TL bedelle kiraladığı, Belediye Encümeninin 10.01.2007 tarihli kararıyla ihalenin kesinleştiğinin bildirildiği, ancak ihalenin kesinleştiği tarihte işyerleri henüz bitirilip faaliyete geçirilmediğinden kira ödemelerinin başlatılmadığı, işyerleri faaliyete geçmeden önce davalı Belediyenin proje değişikliği yaptığı, sitenin giriş-çıkış kapılarını başka yere kaydırdığı, bu nedenle iş yerlerinin iş yapamaz hale geldiği, zarar ettikleri, davacının da işyerini açamadığı, kaldı ki kiranın emsallerine göre iki katı civarında olduğu, kira indirim talebinin de reddedildiği ileri sürülerek yıllık 7.500 TL olan kiranın 15.03.2010 da başlayacak dönemden itibaren 2.500 TL olarak tespitine karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece; yanlar arasındaki hukuki ilişkinin istisna-kira benzeri nevi şahsına munhasır bir sözleşme olduğu, davalı Belediyenin ediminin iş yerleri yapmak suretiyle istisnaya, kiralananı kiracıya sunmakla kira aktine benzediği, istisna sözleşmesi açısından düşünüldüğünde plandaki tadilat ile kapının başka yere konulması suretiyle teslimin eksik iş değil, ayıplı iş olduğu, bu durumda da iş sahibinin derhal davalıyı ihtar etmesi gerektiği, ayıplı işin ihtirazi kayıtsız kabul edilmesi halinde sonradan hak talep edilmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de; davada kiralananın bulunduğu sitedeki proje değişikliğinin iş potansiyelini olumsuz etkilediği ve baştan itibaren kira parasının emsallerine göre fazla olduğu ileri sürülerek, yıllık kira bedelinin indirilmek suretiyle tespiti istenilmiştir. Taraflar arasında istisna aktine konu herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunduğu ileri sürülmediği gibi, davacı davasını kira sözleşmesine dayanarak açmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 tarih ve 2010/3-119 E. ve 2010/159 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere koşulları oluştuğu takdirde kiracı tarafından da kira tespit davası açılabilir. Mahkemece taraf delillerinin buna göre toplanılıp, kira tespit davasının koşullarının oluşup oluşmadığı tartışılarak sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21/05/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 05.05.2014 tarihli ve 2014/4519 E., 2014/5685 K. sayılı kararı
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı kira bedelinin tesbiti davasına dair karar, davacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kira bedelinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dileçesinde, davalının 03.03.2009 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, halen 485 TL kira bedeli ödediğini belirterek aylık kira bedelinin 03.03.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 2.000 TL olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının son ödediği kira parasının 535 TL olduğu, bilirkişilerin tespit etmiş olduğu brüt 700 TL üzerinden kira başlangıç tarihi dikkate alınarak yapılacak indirim sonucunda bulunan rakamın davalının ödemekte olduğu kira miktarına isabet ettiğini, ödenmekte olan kira miktarının günün rayiçlerine uygun olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dava bir eda davası olmayıp kira tespiti davasıdır. Taraflar arasında kira bedelinin miktarına ilişkin uyuşmazlık nedeniyle mahkemeye başvurulduğuna ve kira bedelinin dava yolu ile tespiti istenildiğine göre mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözümler şekilde tespit kararı verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 05.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 25.11.2014 tarihli ve 2014/2612 E., 2014/12967 K. sayılı kararı
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı kira alacağı davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava,kira alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili,dava dilekçesinde,davalının kiracı olduğu taşınmazın 1/6 hissesinin maliki olduğunu,taşınmazın diğer paydaşlarca davalıya kiraya verildiğini,davacı tarafından davalıya 2.4.2012 tarihli ihtar gönderilerek hissesine düşen kiraların ödenmesinin istendiğini,ancak davalının ihtara rağmen davacının hissesine düşen kira parasını davacıya ödemediğini,davalının davacıya yazılı bir kira sözleşmesi ibraz edemediğini ancak sözlü olarak aylık kiranın 900 TL olduğunu bildirdiğini,aylık kira parasının 900 TL olmasının hayatın olağan akışına uymadığını,kiralanan ile aynı binada zemin katta bulunan kiracının 2011 yılında aylık 13.000 TL kira ödediğini,bu nedenle mahkemece kiralananın gerçek kira bedelinin tespiti ile tespit edilen kira bedelinden 2012 Nisan ayından itibaren davacı hissesine düşen aylık kira bedellerinin ihtarın tebliğ tarihi olan 2012 Nisan ayından itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili,mahkemenin davanın açıklanmasına ilişkin talebi üzerine davanın “ aylık 9.000 TL'den 2012 Nisan ayından itibaren 4 aylık kira parasından davacının 1/6 hissesine düşen toplam 6.000 TL kira parasının tahsili istemi...” olarak açıklamış ve 6.000 TL üzerinden eksik harcı tamamlamıştır. Davalı vekili, kiralananın atıl durumda bir yer olduğunu,bu yere bir çok masraf yaptıklarını,bu nedenle ilk yıl kiralayanın muvafakati ile kira ödemediklerini,2011 yılı Eylül ayından itibaren taşınmazın paydaşlarına düzenli olarak kiraları ödediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece,dava alacak davası olarak değil kira tespit davası olarak nitelenmiş ve kira tespit davasının ancak kiralayan ya da kiracı tarafından açılabileceği,davacının kira sözleşmesinin tarafı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar mahkemece dava kira tespit davası olarak nitelenmiş ise de,dava dilekçesi ve davacı vekilinin 17.12.2012 tarihli açıklama dilekçesine göre dava, paylı mülkiyete tabi taşınmaz paydaşının kendi payına düşen kira parasının davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Dava,kira alacağı istemine ilişkindir. Dosyada mevcut tapu kaydına göre dava konusu taşınmaz paylı mülkiyete tabi olup,davacı da taşınmazın 1/6 hissedarıdır.
Paylı mülkiyete tabi taşınmaz paydaşlarının kendi paylarına düşen kira bedellerinin tahsilini istemesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece,davanın kira alacağı davası olarak kabulü ile davanın esasına girilerek esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken davanın yanlış nitelenmesi sonucu yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
;Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 25.11.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
+Kira tespit davasını yalnızca kiraya veren mi açabilir?
-Durum ve koşullara göre kira tespit davasını hem kiraya veren hem de kiralayan açabilir.
+Kira tespit davasında arabuluculuk zorunlu mudur?
-Evet, zorunludur. Kanuni düzenleme gereği 01.09.2023 tarihi itibariyle açılacak kira tespit davalarında, davanın açılmasından önce arabulucuya başvuru zorunlu kılınmıştır.
+Kira tespit davasında ıslah mümkün müdür?
-Hayır, mümkün değildir. Taleple bağlılık geçerlidir ve mahkeme dava dilekçenizde gösterdiğiniz taleple bağlı olacaktır. Bu sebepledir ki, kira tespit davası açarken hak kaybına uğramamak için avukat desteği büyük önem arz etmektedir.
+Kira tespit davasında hakkaniyet indirimi nedir?
-Yargıtay içtihatları uyarınca, mahkeme tarafından belirlenen kira bedelinden davalının uzun yıllardır kiracı olması halinde belirli bir indirim yapılması gerekir. Bu oran ortalama olarak Yargıtay kararları uyarınca %5 ila %20 arasındadır.
+Kira tespit davası ve tahliye davası aynı anda açılabilir mi?
-Kira tespit davası ve tahliye davasının aynı anda yürütülmesine bir engel yoktur. Kanuni koşullar sağlanmışsa hem kira tespit davası hem de tahliye aynı anda ikame edilebilir.
Yayınlarımız, sizlere bilgi ve fayda sağlaması amacı ile tavsiye maksadında hazırlanmıştır. İşbu bilgi notu Türkiye Cumhuriyeti yasal düzenlemeleri esas alınarak takdir edilmiş olup, herhangi bir hukuki kesin geçerlilik içermemektedir.
Saygılarımızla,
Gençel Hukuk Bürosu
Av. Abdullahcan GENÇEL
Tüm hukuki süreçte uzman kadromuz ile yanınızdayız, aklınıza takılan tüm hukuki sorunlar hakkında bizimle iletişime geçebilirsiniz.
FAALİYET ALANLARIMIZ
Mesajınıza en kısa sürede Avukatlarımız tarafından dönüş sağlanacaktır.